Osmanlı’dan sonra İsrail-Filistin Çatışması: Bir Ortadoğu Meselesine Güney Afrika’dan Bakɪş

Osmanlı’dan sonra İsrail-Filistin Çatışması:Bir Ortadoğu Meselesine Güney Afrika’dan Bakɪş

Dr Halim Gencoglu

Wits University

Political Studies

Halim.gencoglu@wits.ac.za 


İsrail-Filistin
çatışması, uzun yıllardır devam eden ve Orta Doğu’nun en karmaşık ve siyasi sorunlarından biridir. İkihalk arasındaki bu çatışma, tarihsel, dini, kültürel ve siyasifaktörlerin etkileşimi sonucunda meydana gelmiş veonbinlerce yerli aile içinde derin yaralar açmıştır. Bu makalede, İsrail-Filistin çatışmasının tarihini, kökenlerini vetemel dinamiklerini Güney Afrika perspektifindeninceleyeceğiz.


Britanya
Mandası Filistin ve İsrail Devletinin Kuruluşu

İsrail-Filistin çatışmasının temelleri, 19. yüzyılınsonlarında başlayan Siyonizm hareketine dayanır. Siyonizm, Yahudi halkının kendi bağımsız devletini kurma amaçlarınaodaklanan bir harekettir. Bu amaçla, Yahudi yerleşimcilerdünyanɪn çeşitli yerlerinden Filistin’e göç etmeye başladılar. Bu göçler, Filistin’de Arap nüfusuyla gerilime neden oldu vezamanla toprak sahipliği konusunda çatışmaları beraberindegetirdi.

I. Dünya Savaşı sonrasında, Britanya Filistin’i yönetmeyebaşladı ve toplumun dinamiklerini dikkate almadɪğɪ içinbölgedeki gerilim arttı. Öye yandan havalide Yahudiyerleşimcilerin sayısı artarken, Arap nüfusu da kaygılarını dilegetirmeye başladı. II. Dünya Savaşı’nın ardından YahudiSoykırımı’nın etkisiyle Yahudi yerleşimcilerin Filistin’e akınıhızlandı. 1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin’in Yahudi veArap devletleri olarak ikiye bölünmesini önerdi. İsrail devleti1948’de kuruldu, ancak bu durum Arap komşu ülkelerin veFilistinlilerin tepkisini çekti. İsrail’in kurulması sonrası Arap-İsrail savaşları başladı. İlk Arap-İsrail Savaşı (1948-1949) sonucunda İsrail, topraklarını genişletti. Bunun sonucunda yüzbinlerce Filistinli mülteci oldu ve Arap ülkeleriyle İsrailarasında derin bir düşmanlık oluştu. Bu savaşların ardındandaha birçok çatışma yaşandı ancak İsrail gerek teknolojikdonanɪm bakɪmɪndan gerekse Batɪ dünyasɪnɪn etkisiyle dahagüçlü bir konumda bulunuyordu.

1967’deki Altı Gün Savaşları, İsrail’in Gazze Şeridi, BatıŞeria, Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri’ni ele geçirmesineneden oldu. Bu topraklar 1967 sınırlarını aşarak genişlemesi, Filistinliler arasında büyük öfkeye ve direnişe sebep oldu. Batı Şeria ve Gazze Şeridi, uzun yıllar süren işgal altındakaldı ve İsrail-Filistin çatışması daha da derinleşti. Çatışmanın sona erdirilmesi için birçok barış girişimi yapıldı, ancak anlaşmazlıklar devam etti. Oslo Anlaşmaları (1993) veCamp David Zirvesi (2000) gibi girişimlerde ilerlemekaydedilse de nihai bir çözüm bulunamadı. İki halk arasındakikarşılıklı güvensizlik, toprak talepleri ve kutsal mekanlarınstatüsü gibi konular halen çözüme kavuşturulmayı bekliyor.

Apartheid Rejimi öncesi ve sonrasɪ Güney Afrika’nɪnFilistin Meselesine Bakɪşɪ

1948 yɪlɪnda kurulan İsrail Devleti tarihiyle Apartheid adɪnda ɪrkçɪ bir rejimin Güney Afrika’da kurulmasɪ bir tesadüfdeğildir. Bu dönem Güney Afrika tarihinde kara leke olarakkalacak bir dönemdir. Irk ayrımcılığına dayalı bu politika, ülkenin siyah ve beyaz topluluklarını ayrı tutan, aynı zamandasiyah nüfusu baskılayan bir rejimi ifade eder. Bu dönemdekipolitikalar ve insan hakları ihlalleri, uluslararası alanda büyükeleştirilere yol açtı. Ancak ilginç bir şekilde, bu dönemdekiGüney Afrika hükümeti ile İsrail arasındaki ilişkiler de eleştirikonusu oldu.

Apartheid dönemi Güney Afrika, siyahi nüfusu ayrımcıpolitikalarla sınırlamışken, İsrail ile olan ilişkileri bu tür birayrımcılığa rağmen bazı benzerlikler içeriyordu. İki ülkearasındaki ilişkilerin en büyük odak noktalarından biri silahticaretiydi. İsrail, Güney Afrika hükümetine silah ve askeriteknoloji sağlayarak onları desteklemişti. Bu, insan haklarısavunucuları tarafından eleştirildi çünkü İsrail, apartheid politikalarına karşı bir tavır almak yerine Güney Afrika hükümetine yardım ediyordu. Ancak ilişkilerin boyutları dahakarmaşıktır. İsrail’in Güney Afrika ile olan ilişkilerininarkasında siyasi ve stratejik dinamikler de bulunuyordu. İsrail, Soğuk Savaş döneminde Güney Afrika hükümeti ileyakınlaşarak Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik bir dengeoluşturmayı amaçlıyordu. Aynı zamanda, İsrail ile Güney Afrika arasındaki ilişkiler, iki ülkenin benzer şekildeuluslararası izolasyonla karşı karşıya olmaları nedeniylegüçlendi.

Ayrıca, Güney Afrika’daki bazı siyah liderlerin İsrail’e olanyaklaşımları da çeşitlilik gösteriyordu. Nelson Mandela gibifigürler, İsrail’i Filistin halkının haklarını ihlal etmekleeleştirmiş ve Filistin davasını desteklemişti. Ancak, bazɪsiyahi liderler İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmanın ulusalçıkarlarına hizmet edebileceğini düşünmüşlerdi. Apartheid dönemi Güney Afrika hükümetinin İsrail politikaları hem eleştirilere hem de karmaşıklıklara sahiptir. İki ülke arasındakiilişkiler, sadece ticaret ve strateji odaklı değil, aynı zamandainsan hakları ve etik açılarından da değerlendirilmelidir. Bu ilişkiler, tarih boyunca yaşanan karmaşık siyasi ve stratejikdinamikleri anlamak ve modern dünya siyasetinin kökenlerinikeşfetmek açısından ilgi çekicidir.

Güney Afrika Yahudilerinin Filistin Meselesine Bakɪşɪ

29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin Mandası altındaki bölgenin Kudüs için “Özel birUluslararası rejimile bağımsız Arap ve Yahudi devletlerinebölünmesini tavsiye eden Birleşmiş Milletler Filistin’i BölmePlanı olan 181(II) kararını onayladı. Güney Afrikalı Yahudilernefeslerini tutarak radyolarını açtılar ve Güney Afrika saatiyle1:30 civarında, BM Genel Kurulu Başkanı Dr. Aranha’nınüçte iki çoğunluğun elde edildiğine dair tarihi bir açıklamayaptığını duydular. Ertesi gün, Pazar sabahı ülkenin dört biryanındaki sinagoglardaki ayinler haberlerle doldu ve ibadetedenler daha büyük bir şevkle dua ettiler. Birdenbire hem çocuklar hem de ebeveynleri için İbranice öğrenmekgayesiyle büyük bir istek oluştu. Pazar sabahı Talmud Tora seanslarında öğretmenler, çocuklara zafer edasɪyla tatilolduğunu duyurmuşdu.

2007’de Klaus Abt, Haham Shrock’un İsrail Devleti’ninkurulmasıyla ilgili vaazlarını hâlâ hatırlıyordu. Haham Shrock’un Pirkei Avot ile ilgili shiurim’inin zihninde bıraktığıkalıcı izlenimi de unutmamɪştɪ ve bir asker olarak sonrakihayatında yeniden davasɪna hizmet ediyordu. İsrailBüyükelçisi. Haham Shrock, İsrail Devleti’nin kurulduğu günolan 16 Mayıs 1948’i Sea Point’teki görev süresi boyunca enönemli olay olarak kabul etti ve bunun tarihte bir dönümnoktası olduğunu ifade etti. Güney Afrika’nın her yerinde özelsinagog ayinleri düzenlendi. Gardens Sinagogu ayinineBelediye Başkanı Gearing, belediye meclis üyeleri, Eyalet Meclisi Üyeleri ve Hıristiyan din adamları katıldı. HahambaşıI Abrahams, yeni Yahudi devlet tarihinin Üçüncü Reich’acevabını, Hitler’in yenilgisinin yüce bir anıtı olarak adlandırdı.Haham Dr J Newman, halklarının 190 yüzyıldır hayalinikurduğu ve dua ettiği bir başarı olan bir Yahudi Devleti’ninkurulmasına tanık olmanɪn bahşedildiğine inanıyordu. Yahudicemaati birçok etkinlikle bunu kutladı ve cematte büyük birsevinç yaşandı. Topluluktaki sevincin derecesini anlamak için, ‘Hitler iktidara geldiğinde tüm kaçış yollarını kestiğindeyaşadıkları acizliği anlamak gerekir; ölüm kamplarıçalışırken hissettikleri öfke ve Varşova Gettosu alevler içindepatladığında ve savaşçılar yardım için müttefiklerebaşvurduğunda ve kimse dinlemediğinde hissettikleri yalnızlıkşeklinde ifade edilmişti. Artık bir Yahudi yurdunun olacağınıcoşkulu bir zevkle duyanlar bu Yahudilerdi ve hemen birboyunduruğun kalktığını hissettiler.

Otuz yıl sonra Solly Kessler, Haham Fogel ve Haham Rosen’in Pesah için bir araya getirdikleri özel bir broşürdebunu yazdı. Yahudi olmayan komşusunun İsrail Devleti’ninkuruluşunu her yıl coşkulu bir şekilde kutlamasına göz yumanherhangi bir Yahudi, Nazilerin Yahudi halkına karşı işlediğisuçları kesinlikle unutmuş olmalıdır. Halkımızın geçmiştekitüm acıları ve değişimleri, halkımızın Nazi Avrupa’sındakişehitliğiyle karşılaştırıldığında tamamen önemsiz kalıyor. Öldürülen Yahudilerin sayısı, anlamaya çalışırken insanınaklını çelecek kadar çok olmasına rağmen, trajedinin asılacısını oluşturan sayı değil, deniyordu. Acımız, Yahudilerinveya Avrupa’nın ölüm şekillerinden ve katillerin ruh halindenkaynaklanmaktadır. Çünkü akrabalarımız savaşmeydanlarında ve hatta nefsi müdafaa sırasında ölmediler. Bombalamaların, açlığın ve vebanın kurbanları değildiler. SırfAlmanlarɪn zihninde altı yıllık Nazi antisemitik propagandasıtarafından şartlandırılmış Sinagoglarda Yahudiler haşarattandaha iyi olmadıkları ve haşarat gibi yok edilmeleri gerektiğiiçin ölüme mahkûm edildiler. Devletin kuruluşunu Mesih’ingelişine benzetmek kesinlikle bir küfür değildir, çünkü Yahuditarihinde daha büyük bir olay tasavvur edilemez. Üç yıl gibikısa bir sürede insanlarımızı üzüntülerin en derinlerindensevinçlerin doruklarına ancak ilahi bir el çıkarabilirdi. Yom Hashoah ve Yom Ha’atzmaut’ta anacağımız muazzam olaylarbunlardır, karanlık ve ışık, keder ve neşe,.. nidalarɪyükselmişti. Yine de şul tutanaklarında Beth Din’in İsrailDevleti için İbranice bir duanın (2. 7. 1948) nüshalarınıgönderdiğinin belirtilmesi dışında, bu önemli olay hakkındaheyecandan başka bir şey görünmedi. Ertesi yıl, yeni İsrailKonsolosu ve konsolos yardımcısı için bir resepsiyondüzenlediklerinde, bunun çok başarılı, en çok katılımlı, enağırbaşlı ve etkileyici bir ayin olduğunu not edin (7.11.1949)demişti. Bu noktada İsrail’in kurulmasɪyla Apartheid hükümetiyle Yahudi cemaati aynɪ duygularɪ paylaşɪyordudenilebilir.

Nelson Mandela’nın Filistin’e Bakış Açısı: Bir DayanışmaMirası

Güney Afrika’da apartheid’a karşı direnişin ikonik liderive küresel sembolü olan Nelson Mandela, adalet, eşitlik veinsan haklarına derin bir bağlılığa sahipti. Mirası, kurumsallaşmış ırkçılığı ortadan kaldırma çabalarının çokötesine geçmiş ve her yerdeki haksɪzlɪklara karşɪ sesiniyükseltmiştir. Mandela’nın Filistin davasına sarsılmaz desteği, onun evrensel ilkelerinin ve kendi kaderini tayinmücadelesine olan inancının bir kanıtıdır. Aktivizminedeniyle 27 yılını hapiste geçiren Mandela, özgürlük vekendi kaderini tayin hakkı mücadelesini ilk elden anladı. Güney Afrika’daki apartheid karşıtı hareket ile Filistin’indevlet olma ve egemenlik mücadelesi arasındaki paralelliklerikabul etti. Mandela sık sık Filistinlilerin karşı karşıya kaldığısistematik baskı ile siyah Güney Afrikalıların apartheid yönetimi altında katlandığı adaletsizlik arasındakarşılaştırmalar yaptı. Nelson Mandela’nın Filistin haklarınısavunması açıktı. Güney Afrika’da uğruna savaştığı temel hakve özgürlüklerin aynısını Filistin halkının da hak ettiğineinanıyordu. Mandela, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinekarşı çıktı ve bunuözel tipte bir sömürgecilikolaraknitelendirdi ve Filistinlilerin acısını sona erdirmek içinuluslararası dayanışmanın önemini vurguladı. Mandela, Filistin haklarının sadık bir destekçisi olmakla birlikte, kalıcıbarışı sağlamak için diyalog ve müzakerenin gücüne de inanıyordu. Sürekli olarak hem İsrail’in hem de Filistin’inuyum ve güvenlik içinde bir arada var olabileceği iki devletlibir çözüm çağrısında bulundu. Mandela’nın yaklaşımı, çatışma çözümünün temel bileşenleri olarak diplomasi veuzlaşmanın önemini vurgulamıştɪr.

Tarihin Derin İzleri ve Karmaşık Dinamiklere KarşɪNelson Mandela’nɪn Duruşu

Nelson Mandela’nın Filistin meselesine ilişkin duruşudünya çapındaki insanlarda derin yankı uyandırmıştɪr. Farklıgeçmişlere sahip bireyleri Filistin’in kendi kaderini tayindavasına katılmaya teşvik eden bir birlik sembolü halinegeldi. Mandela’nın desteği, Filistin mücadelesi hakkındafarkındalık yaratmaya yönelik uluslararası çabaları destekledive dünya çapında dayanışma eylemlerini teşvik etti. Nelson Mandela’nın mirası, bugün Filistin hakları ve sosyal adaletsavunucularına ilham vermeye devam ediyor. Sözleri veeylemleri, zulme karşı mücadelenin sınır tanımadığını veadalet mücadelesinin birbirine bağlı olduğunu hatırlatıyor. Mandela’nın Filistin davasını desteklemesi, uluslararası insanhakları, diplomasi ve adil bir dünya düzeni arayışı hakkındasürmekte olan tartışmalara katkıda bulunmaktadɪr.

Nelson Mandela’nın Filistin’e bakış açısı, onun adalete, eşitliğe ve insan onuruna sarsılmaz bağlılığını yansıtmaktadır. Onun Filistin haklarını savunması, yalnızca daha genişilkelerinin bir uzantısı değil aynı zamanda baskıya karşımücadelenin evrenselliğini de gösterdi. Mandela’nın mirası, geçmişleri ne olursa olsun tüm insanların aynı özgürlük vehaklara sahip olduğu bir dünya için çalışmaya devam edenleriçin bir umut ışığı görevi görüyor. İsrail-Filistin çatışması, tarih boyunca derinlemesine etkileri olan ve hala devam edenkarmaşık bir sorundur. Bu çatışmanın temelinde topraktalepleri, kimlik meseleleri ve tarihsel yaralar yer almaktadırancak barışın tesis edilmesi için çaba sarf edilmeye devamedilmektedir zira sadece kalıcı bir çözümle bölgedeki istikrarsağlanabilir.

Kaynaklar

1. Alaattin D. O. L. U. (2020). Filistin’de bir osmanlı arşivi: müeessesetü i̇hyâi’t-türâs ve’l-buhûsi’l-i̇slâmiyye. Filistin Araştırmaları Dergisi 85–100.

[1] Armaoğlu Fahir H. (1995). 20. Yüzyıl siyasî tarihi 1914-1995 (Genişletimiş 11. baskı). Alkım.

[1] Armaoğlu F. H. (2019). Filistin meselesi ve arap-i̇srail savaşları 1948-1988 (5. baskı). Kronik.

[1] Eppel M. (2019). The Palestine conflict in the history of modern iraq : the dynamics of involvement 1928-1948 (First). Routledge.

[1] Masalha N. (2018). Palestine: a four thousand year history. Zed.

[1] Bashir B. & Farsakh L. (2020). The Arab and Jewish questions: geographies of engagement in Palestine and beyond. Columbia University Press. Retrieved August 22

[1] Halper J. (2021). Decolonizing Israel liberating Palestine: Zionism settler colonialism and the case for one democratic state. Pluto Press.

Chávez Karma R. (2019). Palestine on the air: a supplement to journal of civil and human rights. University of Illinois Press.

[1] Nelson C. & Gizzi M. C. (2021). Peace and faith: Christian churches and the Israeli Palestinian conflict. Presbyterians for Middle East Peace.

[1] AR “29 Kasım 1947 – SA Yahudileri Haberi Nasıl Aldı” IN Siyonist Kayıt 2.12.1946. Yahudi İşlerinde Yeniden Basılmıştır, Roş Aşana 2017, Cilt 72, Sayı 2 , 19-21.

[1] Adam H. & Moodley K. (2005). Seeking Mandela: peace making between Israelis and Palestinians. Temple University Press. Johannesburg’daki Wolmarans Caddesi Sinagogu’na katılım o kadar büyüktü ki, kalabalık sokaklara taşarak trafiği durma noktasına getirdi.

[1] Stein L. (2014). The fantasy of peace between Israel and Palestine. Quadrant 26–30.

About Halim Genc

Tarihçi, Afrika çalışmaları ve sömürge tarihi uzmanı. (1981, Trabzon.) Türkiye'de çeşitli üniversitelerde Osmanlı ekonomi tarihi ve epigrafi üzerine ihtisasından sonra sömürge tarihi çalışmalarına yöneldi ve bu vesileyle bazı Afrika ülkelerinde çalıştı. Cape Town Üniversitesinde Öğretim üyesidir.

Check Also

Gazozlar “helal” mi?

GAZOZLAR “HELAL” Mİ?  Prof.Dr. Mustafa NUTKU Ülkemizde ve belki -İslâm ülkeleri de dahil- birçok dünya …

Bir yanıt yazın