Çanakkale ÅŸehitliÄŸi ziyareti, Yıldız Teknik Ãœniversitesi’indeki bir grup öğrenci ile yapılan 19-20 Mayıs 2023 tarihli Çanakkale-Edirne gezisinde Burcu Aksu’nun gezi ile alakalı düşünceleridir.
Geceleyin başlayan yolculuğumuzda Çanakkale’nin Eceabat İlçesi’nde kıyı
şeridinde bulunan Tabip Hasan Paşa Camii’nde ruhumuzun teneffüsüne izin
vererek avlusundaki banklarda manzara eşliğinde güneşin doğuşuna şahit olduk.
Havanın tamamen aydınlanmasıyla boğazın en dar yeri olarak kabul edilen az
ilerideki Kilitbahir‘e yürüyerek ulaştık. Aslında burası bir köymüş.
Tarihin burnumuza buram buram sızdığı bir köy…
Denizin, karayla ittifak edip şehadetin kapısına kilit vurmaya çalıştığı bir köy…
Kilitbahir Kalesi’nin surlarından içeri girdiğinizde yıllardır ekranlarda gözlerinizle
şimdi ise gönlünüzle o şanlı maziye adım attığınızı hissediyorsunuz.
Biraz yürüdüğümüzde Abdülhamit ve Namazgâh Tabyaları arasında vatanın nasıl
cesurca savunulduğunu bir nevi kan çiçekleri olan gelincikler size usul usul
fısıldıyor.
Oradan otobüslere binip biraz ileride olan Rumeli Mecidiye Tabyası’ndaki Seyit
Onbaşı Anıtı’na ulaşarak rehberin tarihe gölge düşürmeden mükemmel
anlatışıyla İngiliz gemisini bir kez daha gözümüz önünde batırıyoruz.
Tekrar otobüslere binerek bölgede bulunan hafif,orta ve ağır yaralıların tedavi
edildiği sargı yerlerinden olan ve ağır yaralı ile salgın hastalıklı askerlerin tedavi
edildiği Soğanlıdere Şehitliği’ne gelmemizle oradaki huzuru iliklerimize kadar
hissetmemiz bir oluyor. Burada ağır yaralıların vâveylâlarının kuş cıvıltılarına
inkılâb ettiğini ve düşman askerleri tarafından uçaklarla dere kenarına atılan dört
kenarı çiviyle çevrili olan kesici aletlerden bir çok askerimizin kan kaybından şehit
olduğunu rehberimizden işitiyor ve ruhlarına rahmetler ve dualar okuyarak
oradan ayrılıyoruz. Çanakkale’ye geldiğinizde kesinlikle görmeden gitmemeniz
gereken bir yer.
Gezimizin devamında yine bir sargı yeri olan, metrekareye yaklaşık 18 şehidin
düştüğü Zığındere Şehitliği’ne geliyoruz. Burası, halen zaman zaman yağmur
yağdığında kırmızı suların aktığı Kanlıdere’nin devamı oluyormuş.
O kadar fazla şehit verilmiş ki bölgede farklı türlerde ağaçlar boy vermeye
başlamış.
Hatta halk bu tür ağaçların olduğu yerlerde şehitlerin gömülü olduğunu ifade
ediyormuÅŸ.
Daha sonra metrekareye yaklaşık 6 bin merminin düştüğü Kerevizdere denilen
bir araziye gelip, cihan ordularını dize getiren aziz neferlerimizin ruhlarındaki ulvi
fedakarlığa şahit olmuş olan mermi,şarapnel parçası gibi savaş kalıntıları
bulmanız pek muhtemel.Oradan Çanakkale’de yaşanan bu istiklal harbinin zamanla en cisimleşmiş hali
olan Çanakkale Şehitler Abidesi’ne ulaşıyor, memleketin dört bir yanından
gelerek bağımsızlık uğruna seve seve canlarını veren âli şehitlerimizin ruhlarını
selamlıyor ve dualar ediyoruz.
Bu kûdsi topraklarda tekrar yola devam ediyoruz .Çanakkale kara savaşlarının
başladığı ilk gün olan 25 nisan sabahı, Binbaşı Mahmut Sabri komutasındaki 1050
kişilik Mehmetçik, kendisinden kat be kat üstün düşman birliklerine karşı 32
saat hiçbir yardım ve destek almadan direndiÄŸi Seddülbahir’e ulaÅŸarak madde
ile imanın çarpıştığı ve maddenin temsilcisi mağrur düşmanın ilerlemesinin
durdurulduÄŸunu yine rehberimizden iÅŸitiyoruz.
Hemen az ileride yürüme mesafesinde ve müthiş manzarası olan kıyı şeridinden
yine tarihe tanıklık eden Ertuğrul Hattı’nı görüyoruz.
Ertuğrul Hattı savaşta çok önemli bir pozisyon teşkil ediyormuş. Burası alınırsa
düşmanın boğazı geçmesi daha rahat olacakmış. Lakin Yahya Çavuş
komutasındaki 63 yiğit burada öyle bir savunma gerçekleştirmiş ki sayıca çok
fazla olan düşman askerleri ordumuzun buraya sürekli asker sevkiyatı yaptığını
zannetmiÅŸ.
Yine bir kez daha görüyoruz ki Allah isterse kuşlar filleri yener..
Burada şehit olan 63 askerimizin şehadet şerbetini içtiği mevkideki şehitliği
ziyaret ederek ruhlarına fatihalar gönderiyor, şefaatlerine nail olma duasında
bulunuyoruz.
Çanakkale gezimizde son olarak Alçı Tepe’ye uğruyor ve burada bir çok
şehitliklerin bulunduğunu görüyoruz. Burada aynı zamanda gelen ziyaretçilerin
konaklayabileceği pansiyonların olduğu,hediyelik eşyaların ve bölgenin yöresel
ürünlerinin satışa sunulduğu küçük dükkanlar görüyoruz.
Bu hediyelik dükkanlarda dikkatimizi çeken bir hediye oluyor, fedakar kadınların
desteğinden mahcup durumda kalan Mehmetçik, yokluk yıllarında onlar için
farklı bir hediye düşünmüş. Ele geçirilen İngiliz tüfeklerin namluları kesilerek
yüzük haline getirilmiş ve cephede gönüllü olarak çalışan kadınlara hediye
edilmiş. Bu dükkanlarda bu hediyeyi temsil eden yüzükler dikkatimizi çekmiyor
deÄŸil.
Askerlerimizin umumuna selam edip zahirdeki Çanakkale’den ayrılıyoruz.
Dönüş yolunda bendeki,içimdeki Çanakkale’yi sorgulamadan edemiyorum.
Sahi iyi ve kötü düşüncelerim, doğru ve yanlışa yönelişlerim arasında böyle
fedâkârâne bir mücadele veriyor muyum?
Yoksa içimdeki hak- batıl savaşını, nefsimle olan dehşetli harbi göremeyecek
kadar aldandım mı?
Çanakkale, insanlık boyunca imanın muzaffer olacağı bir savaş ise benim yenik
düşüşlerim imanımdaki zaafiyetten mi kaynaklanıyor?
Diye düşüncelerle az evvel ayrıldığımız Çanakkale gezisi bende asıl manada
yeniden başlıyordu..
Burcu Aksu