25 Mart 2022
Akademik Teşvik Ödeneği uygulamasını ıslah etmek için bir teklif
Yükseköğretim Personel Kanununun 2014 tarihli Ek 4 maddesine istinaden hazırlanan AKADEMİK TEŞVİK ÖDENEĞİ YÖNETMELİĞİ 14/12/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İlerleyen senelerde teşvik puanlarının hızla artması ve istismara uğraması sebebiyle yönetmelikte birkaç kez tadilata gidilmiştir. An itibariyle de (Mart 2022) yönetmelik üzerinde çalışmalar yürütülmektedir.
Akademik teşvik ödeneği, araştırma çıktılarını kemiyet açıdan ilerletse de keyfiyet açısından arzu edilmeyen sonuçlar doğurmuştur. Teşvik puanı toplamayı hedefleyen akademisyenler aracılığıyla, tamamen ticari kaygılarla hareket eden avcı dergi ve bilimsel toplantılar finanse edilmekte ve değerli kaynaklar israf edilmektedir. Daha da büyük zarar ise çarpık bir bilim üretme anlayışının yerleşmesidir. (Akademik atama ve yükseltmelerdeki puan sisteminin de maalesef benzer etkileri olmaktadır). Ülkemiz maalesef avcı dergi ve toplantılara iştirakte ön sıralarda yer almaktadır.
Bu mahzurları gidermenin, ve kaynakları müspet sonuçlar doğuracak bir istikamete sevk etmenin yolu, birçok ülkede olduğu gibi bu teşvikleri yine akademik çalışmalarda kullanılmak üzere dağıtmaktır. Aşağıda bunun bir yöntemi önerilmektedir.
1) AŞAMA 1. Akademik teşvik yönetmeliği esaslarına göre teşviğe hak kazanan araştırmacının yıllık ödeneği, (mesela 30.000 TL) üniversitesinin BAP biriminde adına açılan “Araştırma Destek Projesi” hesabına yatırılır. Bu projenin kapatılması için yayın vb gibi şartlar bulunmaz.
Bu destek yine araştırma amacıyla (bilimsel seyahat, teçhizat, vb) kullanılmalıdır. Bu sayede teşviğe başvuran araştırmacının puan toplamak için değil, samimi bir araştırmacı ruhuyla bu çalışmaları yaptığından emin olabiliriz.
Bu kaynağı daha da etkili bir şekilde kullandırmak için, aşağıdaki yöntem önerilir.
2) AŞAMA 2. Araştırma Destek Projesi, sadece yurt içinden araştırmacı davet etmek üzere kullanılır. Bu çerçevede bir haftalık bir davet için misafirine 10.000 TL gibi bolca bir ödeme yapabilmelidir.
3) Yani, teşviği, desteğe hak kazanan akademisyen dağıtmalıdır. Teşvik doğrudan değil, dolaylı verilmelidir. Kendi sahip olduğu kaynağı dağıtmak için akademisyenler çok daha dikkatli ve titiz olacak, bu ziyaretin bilimsel bir işbirliği ve elle tutulur bir çıktı ile neticelenmesine itina göstereceklerdir.
4) Bu sayede yurtiçi araştırmacı dolaşımı ve işbirlikleri desteklenmiş olur. Ülkemiz bu konuda maalesef son derece zayıftır. Üniversitelerin mevzuatı, araştırmacıların bir başka kurumdan ziyaretçi davet etmesine (yol parası ve gündelik vermesine) genelde imkan tanımaz. (Öte yandan kendi araştırmacılarının yurtdışı seyahatleri için son derece cömert imkanlar sunar.)
Yurtdışında bulunduğum birçok üniversitede, bölümlerin ve araştırmacıların elinde, diğer araştırmacıları davet etmek için kaynak bulunduğuna şahit oldum. Bu davetler bölüm seminerleri vermek, ortak çalışma yapmak gibi amaçlarla yapılır. Ülkemizde böyle bir geleneğin yerleşmemiş olması çok önemli bir eksikliktir. Üniversite bütçelerindeki Temsil ve Ağırlama Giderleri kalemi bu amaca matuf kullanılmamaktadır. Zira üniversitelerimizde bölümlerin bütçesi yoktur.
5) Yine bu sayede, ülkemiz akademik camiasının, desteğe hak kazanan araştırmacılar mihverinde yapılanması temin edilmiş olur. Kendine has gelenekleri ve yapısı olan bir “Türkiye Araştırma Alanı=TARAL” oluşabilir. (Tüm EU Marie Curie fiillerinin hedefi, European Research Area (ERA) oluşturmaktır.)
6) Nitelikli araştırmacı, diğer araştırmacılar tarafından davet edileceğinden teşviğini dolaylı yoldan almış olur.
7) Dolaşım sağlaması, yeni irtibatlar kurması, bölgeler arasında iletişime yardımcı olması gibi faydaları itibariyle böyle bir desteğin ülke ekonomisine net maliyeti çok düşük, hatta sıfır olabilir.
8) Bu uygulamanın daha etkin şekilde yürütülmesi için, Akademik Teşvik Yönetmeliğinde bazı değişiklikler yapılması gerekebilir. Mesela araştırmacının
desteğe hak kazandığından emin olmak için panel sistemi getirilebilir, verilen toplam destek azalacağından münferit destek miktarları artırılabilir. Mevcut sistem yaygınlık (yani birçok akademisyene hitab eden) felsefesi üzerinde kurulmuştur; bunu seçkinlik üzerine kurgulamak gerekebilir; yaygınlık AŞAMA 2’de gerçekleşecektir.
9) Bu öneriyi okurken muhtelif suistimal senaryoları hayal edilebilir. Lakin şu unutulmamalıdır ki doğrudan teşviğin kendisi baştan sona suistimaldir. Birçok ülkede araştırma desteğinin yine araştırmaya yönelik kullanılmak üzere verildiğini tekrar hatırlatmak ve okuru bunun sebepleri üzerinde düşünmeye davet etmek isterim.
A. M. Uludağ (Galatasaray Üniversitesi) muludag@gsu.edu.tr